Medikal Estetik

Botoks Uygulamaları

Botoks, ‘’Clostridium Botulinum’’ adlı bakteriden elde edilen yüz kırışıklıkları ve aşırı terleme tedavisinde kullanılan bir çeşit toksindir. Botoks sayesinde kaş arası, alın, göz çevresi bölgesindeki hareketli kırışıklıklar kontrol altına alınabilir. Botoksun mutlaka tecrübeli ellerde yapılması gerekir.

Dudak Dolgusu

Dudak dolgusu sayesinde dudaklardaki asimetri, incelik ve alt üst dudak arasındaki eşitsizlik sorunu giderilebilir. Dudakların kalınlaştırılması sağlanabilir. Bu işlemde, hyalüronik asit maddesi kullanılır. Hyalüronik asit ayrıca yüzdeki derin kırışıklıkların düzeltilmesinde, derin yara izlerinin düzeltilmesinde de kullanılır. Daha önce uygulanan kolajen enjeksiyonlarında karşılaşılan alerjik sorunların hyalüronik asit ile görülmemesi, uzun süreli kırışıklığı azaltıcı etkisi ve derinin su tutma kabiliyetini yeniden sağlaması nedeniyle tercih edilir olmuştur.

Göz Altı Işık Dolgusu

Göz altı ışık dolgusu, yanak ve göz altları arasındaki oluklar, çöküklükler, alt göz kapağındaki torbalanmalar, göz altı morluklarında çözüm sağlayan bir işlemdir. Uygulamada hyaluronik asitli dolgular tercih edilir. Işık dolgusunda hyaluronik asit ile diğer vitamin, mineral ve antioksidan etken maddeler birlikte etki eder. Işık dolgusunda kolajenin yapısına giren 8 amino asit, kolajen üretimi için hammadde oluştururken, 3 antioksidan, vitamin ve mineraller cildi dış etkenlere karşı savunur.

Ameliyatsız Yüz Germe

Halk arasında “altın iğne” olarak bilinen Fraksiyonel Radyofrekans yöntemi, cerrahi olmayan bir tedavi şeklidir. Cilt yüzeyindeki birçok sorunun çözümü için kullanılır. Genç yaşlarda akneden sonra oluşan çukurluklar ve pigmentasyonar lekelerle ilgili olarak tedavi olanağı sunar. Orta ve ileriki yaşlarda ciltteki kırışıklıklar ve elastikiyet kayıpların tedavisinde kullanılır. Birden çok işlemin sinerjisine dayandırılan cihazı ameliyatsız yüz germe ve ameliyatsız iz tedavi etme cihazı olarak da tanımlamak mümkündür.

Lazer Epilasyon

Lazer epilasyon, istenmeyen tüyleri yok etme amacıyla uygulanan, kalıcı bir yöntemdir. Uygulama sırasında lazer ışınları kullanılarak, belirli bölgelerdeki kıl kökleri hedeflenir ve tüylerin yok edilmesi sağlanır. Bu işlem kıl köklerinin beslenmesini engellediği gibi kılların da zayıflamasını ve dökülmesini sağlar. 25 yıldır tüm dünyada başarılı ve güvenli bir şekilde kullanılan lazer epilasyon işlemi, bugün farklı cilt ve kıl yapılarına özel olarak geliştirilmiş cihazlar sayesinde çok daha etkili sonuçlar vermektedir.

Cilt ve kıl yapısına göre değişmekle birlikte sıklıkla kullanılan çeşitli lazer epilasyon cihazları mevcuttur:

  • Alexandrite lazer

  • ND YAG lazer

  • Diode Next lazer

  • Soprano Ice (Buz Lazer)

Bu cihazlar farklı dalga boylarıyla kıl köklerini hedefler ve istenmeyen tüylere güvenli, konforlu ve kesin bir çözüm sunar.

Sağlıklı Beslenme Ve Diyet

Sağlıklı olmanın, iyi yaşamanın ve hissetmenin temel prensibi hiç kuşkusuz sağlıklı beslenmek. Yeterli, dengeli ve sağlıklı beslenme, başta hayati fonksiyonların devamlılığı olmak üzere zihin ve beden sağlığı açısından da büyük önem taşıyor. Kaliteli, sağlıklı ve mutlu yaşamın sürdürülebilir olması için sağlıklı beslenmenin de dönemsel bir durum değil bir yaşam biçimi olarak görülmesi ve uygulanması gerekiyor. Kısa süreliğine uygulanan diyet listesi, dönemsel bir iyileşme sağlasa da eğer kişi sağlıklı beslenmeyi bir yaşam biçimi olarak hayatının bir parçası haline getirmemişse kilo vermek adına gösterilen tüm gayretler yetersiz ve geçici oluyor. Dolayısıyla sağlıklı beslenmenin anne karnından başlayıp yaşamın sonuna kadar devam eden, bilinç ve disiplin gerektiren bir süreç olduğunu kavramak çok önemli.

Sağlıklı beslenme bizi, bugün dünyanın en ölümcül hastalığı olan obeziteye karşı koruduğu gibi gelişim bozukluğundan, solunum ve sindirim sistemi rahatsızlıklarından, diyabetten, yüksek tansiyondan, kemik ve eklem sorunlarından, kalp-damar hastalıklarından da koruyor. Ayrıca yaşlanma etkilerini de belirgin bir biçimde geciktiriyor. Dengeli ve düzenli beslenme sayesinde yaşamımızı sağlıklı olarak sürdürmek bir yana cildimiz, saçlarımız, tırnaklarımız; kısacası tüm bedenimiz güzelleşiyor. Kendimizi hem ruhen hem de bedenen daha hafif, yenilenmiş ve güçlü hissediyoruz.

Cilt Gençleştirme

Somon DNA

Güneşe bağlı hasar görmüş, kuru, kırışık lekeli ciltlerde, yaşlanma belirtileri ilk görülmeye başladığında yapılabilecek cilt gençleştirme de diyebileceğimiz bir uygulamadır. Somon tedavisi cilde önemli yararlar sağlar. Cildi nemlendirir, canlı ve parlak gösterir, kolajen yapımını uyarır. Somon DNA saf hyaluronik asit ve somon balığı spermlerinden elde edilen DNA moleküllerinin cilde enjeksiyon olarak uygulanmasıyla yapılır. Somon balığının DNA’sı insan DNA’sına en çok benzeyen DNA yapısını içerir. Böylece enjekte edilen Somon DNA, kolajen yapımını çok kuvvetli bir şekilde uyarır.

Nasıl uygulanır?

Temizlenen yüze lokal anestetik etkili bir krem sürülür. Yaklaşık 20 dakika bekledikten sonra cilde enjeksiyon yapılır. İşlem yaklaşık 10-20 dakika kadar sürer. İlk enjeksiyondan itibaren fibroblast denen hücrelerde, kolajen sentezinde artış ve ciltte sıkılaşma dikkat çeker. Protokolün bir parçası olan yüksek molekül ağırlıklı hyaluronik asit ile cilt hücreleri suya doyar ve böylece nem dengesi sağlanır. Beraberinde kırışıklıklarda gözle görülür iyileşme tespit edilir.


PRP nedir?

PRP denilen işlemde, kanda pıhtılaşmayı sağlayan trombositlerin onarım ve iyileştirme sürecine katkısından yararlanılır. Hasar görmüş dokuların onarımını sağlamak için gereken “büyüme faktörlerini” yapısında barındıran trombositler dokularda bir hasar oluşursa bu dokuya toplanarak bir onarım süreci başlatırlar. PRP uygulaması hedef dokuya kan dolaşımı ile taşınabilecek olandan çok daha fazla sayıda trombosit verme amacı taşır.

Uygulama nasıl yapılır?

PRP şu şekilde uygulanmaktadır; kişiden kan alınır. Özel bir santrifüj ve filtreleme işlemiyle kanın, trombosit açısından zengin kısmı ayrıştırılır. Bu kısım tedavi edilmek istenen bölgeye enjekte edilir. Böylece enjeksiyon bölgesinde yoğun miktarda büyüme faktörünün serbest kalması sağlanmış olur. Bunlar da yaraların iyileşmesi, kırışıklık, akne izleri gibi cilt problemlerinin büyük ölçüde giderilmesini ve cildin yenilenmesini sağlarlar. PRP uygulamasında ayrıştırma yapıldıktan sonra hiç beklemeden hızlıca kullanılmalıdır.

PRP’yi birkaç şekilde yapmak mümkündür. Steril edilen bölgeye enjekte edilerek uygulanabilir ya da dermapenle kanallar açıp kanalların üzerine maskeleme şeklinde bırakılabilir. Uygulama şekli hastanın durumuna göre belirlenir.


Medikal Cilt Bakımı

Cildin özel ihtiyaçlarını karşılamak üzere kişiselleştirilmiş yöntemler sunan medikal cilt bakımı, cildin canlanarak derinden temizlenmesine ve tazelenmesine yardımcı olur. Cildin durumuna göre uygulanacak tedaviye karar verilir. Bazı kişilerde farklı cilt bakımları kombin yaparak kullanılır. Cilt analizine göre kişiye bir tedavi kiti oluşturulur.

Klasik Cilt Bakımı

Her cilt tipine uygun olarak yapılan bakım şeklidir. Cildin canlanmasını, temizlenmesini ve tazelik kazanmasını sağlar. Bu bakım; temizleme, buhar ve iyileştirici maske içermektedir. Yaklaşık 1- 1.5 saat sürer. Dermokozmetik ürünler kullanılarak işlem sağlanır.

Oksijen Bakım Kürü

Kuru ve hassas ciltlerde uygulanan, ayrıca kılcal damarların genişlemesini engelleyen, cilde parlaklık, nem, PH ve denge sağlayan bir bakım türüdür. Serum fizyolojik ile beraber oksijen verilerek cildin elastikiyeti artırılır ve kan dolaşımı hızlandırılır. Klasik cilt bakımında ise buhar verilir.

Akne Tedavisi

Genel ve bölgesel olarak cilt bakımı yapılır. Bu tedavide (Akneli ciltlerde) aknelerin temizlenmesi sağlanarak, cildin tekrar dengesini kazanması, temizlenmesi ve akne oluşumunun engellenmesi amaçlanır.

Medikal cilt bakımı yaptıran hastalara senede 2 kere tekrar etmesi önerilir.

4 Boyutlu Cilt Gençleştirme

Cildime herhangi bir şey enjekte edilmeden yüzüm gerilsin, kırışıklıklarım ve lekelerim azalsın, gözeneklerim sıkılaşsın diyorsanız öğle arası bile yaptırıp günlük hayata devam edebilecek uygulama “4 Boyutlu Cilt Gençleştirme” dir.

4 Boyutlu Cilt Gençleştirme, Er-yag ve Nd-yag adı verilen 2 farklı dalga boyunun, her aşamada farklı derinlikler ve modda çalışılması ile aynı seansta 4 aşamalı olarak uygulanır.

1.aşama : SMOOTH LIFTING

SMOOTH LIFTING adı verilen 1. aşama ağız içindeki diğer işlemlerle ulaşılamayan destek tabakasında kolajen artışı sağlar. Böylece dudak üstü ve yanakta gerilme meydana gelir, ince kırışıklıklar açılır.

2.aşama : FRAC3

İkinci aşama olan FRAC3 dermis tabakasındaki kolajeni artırır. Saç derisinden başlanarak tüm yüze ve boyna uygulanır. Gözenekler küçülür, siyah noktalar kaybolur. Cilt daha sıkı, parlak ve canlı gözükür.

3.aşama : PIANO TIGHTENING

Üçüncü aşama PIANO TIGHTENING aşamasıdır. Bu aşamada cildin en derin tabakası cilt yüzeyinde hiçbir hasar olmadan ısıtılır. Yanak, çene ve gıdı bölgesindeki sıkılaşma ve lifting seans bitiminden itibaren hissedilmeye başlanır.

4.aşama : SMOOTH PEELING

Son aşama ise SMOOTH PEELING’tir. Cilt yüzeyindeki ölü hücrelerden arındırılır. Ciltteki renk eşitsizliği giderilir.

Uygulama yaklaşık bir saat sürer. İşlem bitiminde hafif bir kızarıklık olur. Ortalama bir ay aralıklarla 3-5 seans tekrar edilebilir.

Gençlik Aşısı

Kan damarlarından, iç organlara, cilt içinden, eklemlere kadar vücudumuzun her yerinde bulunan hyalüronik asit, bebeklikte ciltte bol miktarda bulunurken; 30’lu yaşlardan itibaren hızla azalır. Hyalüronik asidin azalmasıyla beraber, cilt parlaklığını, esnekliğini ve nemini kaybeder.

Anti aging'in efsane güzellik iksiri hyalüronik asit; %100 saf olarak üretilmiş ve yepyeni bir kullanım biçimiyle cilt gençleştirmede de kullanılmaya başladıktan sonra, vazgeçilmez hale gelmiştir.

Hyalüronik asit; ciltteki nem, esneklik ve hücre yenilenmesini sağlayan kollajenleri harekete geçirir.

Dışarıdan verilen saf hyalüronik asit, kendiyle çapraz bağlanarak cilt altında uzun süre kalır ve cildin savunma sistemini artırarak yaşlanma sürecini geriletir. Saf hyalüronik asit, adeta bir gençlik aşısı etkisi verir.

IAL sistemi; Avrupa ve Amerika'da yaklaşık 5 senedir kullanılmakta olan, güvenilir bir sistemdir.

Gençlik Aşısı Kimlere Uygulanabilir?

IAL Sistem; 20 yaşından itibaren tüm cilt tiplerine uygulanabilir. Hiçbir reaksiyona sebep vermemesi cildin kendi molekül yapısında olmasından kaynaklanır. Yüzde, boyunda, dekoltede ve ellerde sıklıkla uygulanan, bu bölgelerdeki problemlerin çözülmesinde önemli etkileri olan bir yapısı vardır. En önemli kullanım alanı Anti-aging uygulamalarıdır. Yaşlanma sürecinin cilt üzerindeki negatif etkilerinden cildi korumak amacıyla uygulanan IAL; hem önleyici hem de tamamlayıcı bir anti-aging tedavisidir.

Özellikle alkol, sigara, akne, güneş ve solaryumdan zarar görmüş ciltlere diğer tedavilerle birlikte tamamlayıcı uygulama olarak IAL sistemi önerilir.

Çatlak tedavisi nedir?

Hamilelik, ani kilo alıp verme, ergenlik döneminde hormonal aktivitenin artışı, hızlı boy atma, aşırı kilo, basketbol veya voleybol oynama gibi nedenlerle vücudun bazı bölgelerindeki deri dokusu aşırı geriliyor. Bu gerilme derideki elastin ve kolajen liflerin zarar görmesine, dolayısıyla cildin alt katmanlarında yırtılmalara yol açıyor. Yalnızca kadınlarda değil erkeklerde de görülen çatlaklar; karın, kalça, göğüs, kol ve bacaklarda dalgalı, istenmeyen bir görüntü oluşturarak kişinin özgüvenini ve yaşam motivasyonunu düşürüyor. Neyse ki günümüzde tüm dünyada, modern tıp ve teknolojinin ürünü biodermogenesi (bi-one) uygulaması sayesinde çatlak tedavisi sağlıklı ve konforlu bir şekilde gerçekleştiriliyor.

Biodermogenesi; elektromanyetik alan, elektrostimülasyon ve vakum teknolojilerinin kombine bir şekilde kullanıldığı, çatlakların yaş veya özellikten bağımsız olarak hassas bir şekilde iyileştirilmesini sağlamaya yönelik tek tedavi yöntemi oluşuyla öne çıkıyor. Çatlak problemi nedeniyle estetik kaygı yaşayan kadın ve erkekler biodermogenesi uygulamasıyla tamamen acısız ve ağrısız bir şekilde çatlaklarıyla vedalaşıyor. Çatlak tedavisinde en çok tercih edilen ve başarı oranı %85 olan bu uygulama sayesinde gözle görülür ve oldukça estetik sonuçlar alınıyor.

Biodermogenesi uygulamasını diğerlerinden ayıran en önemli özellik, hasar vererek değil aksine dokuların biyolojik olarak tekrar canlanması ve kendini yenilemesini tetikleyerek tedavi sağlaması. Özellikle çatlak tedavisi için geliştirilmiş olan biodermogenesi ayrıca derideki elastikiyet kaybını ve kırışıklıkları da yok ediyor. Elektromanyetik frekanslar hücrelerin fonksiyonlarının yanı sıra derideki kolajen ve elastin liflerinin artmasını sağlıyor. Böylelikle çatlakların altı doluyor; cilt sıkılaşıp toparlanırken daha genç ve pürüzsüz bir görünüme kavuşuyor.

Yaş sınırlaması bulunmayan bu başarılı yöntem sayesinde derideki anormal metabolik faaliyetler normalleşiyor; bölgedeki kan dolaşımı artırılarak cildin daha çok oksijen alması sağlanıyor. Oksijen artışı ise hücre yenilenme hızını artırıyor. Biodermogenesi tedavisi ayrıca, deriye rengini veren melanin üretimini de destekleyerek cildin doğal rengine kavuşmasında etkin rol oynuyor.

Çatlak tedavisi nasıl yapılır?

Çatlak tedavisi için geliştirilmiş olan biodermogenesi yönteminde özel başlıklarla deriye elektromanyetik frekans uygulanıyor. Elektromanyetik frekans, bölgedeki deri dokusunu uyararak hem kolajen oluşumunu tetikliyor hem kan dolaşımını artırarak bölgeye daha çok oksijen gitmesini, böylelikle hücre yenilenmesinin hızlanmasını sağlıyor. Böylece çatlaklar yüzeyselleşiyor; çatlardaki beyaz renk yok olarak o bölgedeki cilt, doğal ten rengini alıyor. Kendi ürettiği kolajen ve melanin ile beslenen doku, yeni ve taze bir görünüme kavuşuyor.

Biodermogenesi uygulaması yaklaşık 40 dakika süren, öğle arasında bile rahatlıkla yaptırılabilecek bir işlem. Kişi hemen aynı gün sosyal hayatına dönebiliyor. Haftada 2-3 seans olmak üzere toplam 10 ila 20 seansta hedeflenen sonuçlara ulaşılabiliyor. Hatta kırmızı renkli yeni çatlaklar 10 seansta yok olabiliyor. İster yaz ister kış aylarında yapılabilen biodermogenesi uygulamasında cilt, seanslar tamamlandıktan sonra dahi kendini yenilemeye devam ediyor.

Biodermogenesi uygulamasında diğer estetik müdahalelerden farklı olarak kişinin güneşe çıkması, yüzmesi ve güneşlenmesi öneriliyor. Böylece deri dokusunun elektromanyetik frekans ile tetiklenen yenilenme süreci, yüzme ve güneşlenme ile hızlanıyor. Yüzme kan dolaşımının ve hücrelere giden oksijen miktarının; güneş ise hücrelerdeki melanin sentezinin artmasını destekliyor.

Mezoterapi

Orta deri tedavisi anlamına gelen "mezoterapi" tedavi gerektiren ağrılı veya hastalıklı bölgeye uygulanan mikro enjeksiyonlar ile tedavinin gerçekleştirilmesidir. Bu yöntem ilk defa 1952 yılında Fransa'da uygulanmıştır. Mezoterapi, çok ince ve kısa iğne uçları (4-6 mm'lik 29-30 g iğneler) kullanılmak suretiyle uygulanan bir tedavi yöntemidir.

İlaçların emilimi sırasında bir kısmı emilemeden atıldığı için; oral yoldan, kas veya damar içine yapılan enjeksiyonlarla alınan ilaçlarda miktarın tamamı ilgili organa ulaşamamaktadır. Bu yollarla alınan ilaçlar kan yolu ile diğer organlara da ulaşabildiği için yan etki gösterme ihtimali ortaya çıkmaktadır. Mezoterapi tedavisinde ise doğrudan ve sadece sorunlu bölgeye küçük miktarlarda yapılan mikroenjeksiyonlarla ilaç verildiği için yan etkiler en aza inmektedir.

Mezoterapide ilaçların bölgeden emilimi çok az olduğu için dolaşım sistemine ilaç geçişi de yok denecek kadar azdır. Yapılan enjeksiyon sayısı; hastaya, hastalığa ve enjeksiyonun yapılacağı bölgenin anatomisine bağlı olarak değişiklik göstermektedir.

Mezoterapi Hangi Hastalıkların Tedavisinde Kullanılır?

  • Arterit gibi tüm eklem hastalıklarında,

  • Boyun ve bel fıtığı ağrılarında,

  • Syatalji ve brakialjinde,

  • Migren ve adet ağrıları, spor travmalarında,

  • Varis, lenf ödem ve flebit gibi bazı damar hastalıklarında,

  • Estetik amaçlı olarak selülit tedavisinde,

  • Vasküler lekelerde,

  • Çeşitli cilt problemlerinin tedavisinde,

  • Cilt yaşlanmasını ve saç dökülmesini engellemek amacıyla yaygın olarak başarılı bir şekilde kullanılmaktadır.

  • Ayak Bakımı - Podoloji - Podiatri

    Bedenin taşıyıcısı olan ayakların sağlığı, estetik kaygıların yanı sıra genel vücut sağlığı açısından da oldukça önemli. Araştırmalar dünyada her 100 kişiden 80'inin ayaklarıyla ilgili problem yaşadığını ortaya koyuyor. Özellikle şeker, kalp ve damar hastalarının ayak sağlığı ve ayak bakımına dikkat etmesi gerekiyor. Türkiye'de yeni bir alan olan ve medikal ayak bakımı olarak tanımlayabileceğimiz podoloji, vücudumuzun en işlevsel parçası olan ayakların fizyolojisini, anatomisini, mekaniğini ve patolojisini anlamayı, hastalıkların teşhis ve tedavisini amaçlıyor. Ayak problemlerinin önlenmesini ve klinik aşamadakilerin hafifletilmesini hedefleyen podoloji alanında uzmanlaşmış olan podologlar (medikal ayak sağlığı uzmanları), ortopedik ve dermatolojik alanda, doktor tedavisini destekleyici ve tamamlayıcı bir sağlık hizmeti sunuyor. Batık tırnaktan diyabetik ayak bakımına, ayağı her yönüyle değerlendirip gerektiğinde hastayı uzman bir hekime yönlendirerek erken teşhis ve tedavide ve tedavi sonrası bakımda önemli rol üstleniyor.

    Neden ayak sağlığı problemleri yaşıyoruz?

    İnsanların %95'i sağlıklı ayaklarla dünyaya geliyor. Buna karşın yetişkinlikte sağlıklı ayaklara sahip olanların oranı %20. Bu da ayak sağlığında karşılaştığımız problemlerin büyük oranda yaşantımızdan kaynaklandığını ortaya koyuyor. Yanlış ayakkabı kullanımı, yetersiz ayak bakımı, aşırı kilo, yanlış uygulamalar ve bazı kronik hastalıklar nedeniyle ayaklarda nasır, çatlak, mantar, batık tırnak, deforme ve eksik tırnak gibi sağlık sorunları oluşuyor. Ayrıca çoraplardaki sert kıvrımlar, ayakkabı tabanındaki çivi veya ayakkabı içine giren sert maddeler de yaralanma, iltihaplanma ve tahrişlere neden olabiliyor. Zamanla değişime uğrayan ayaklar ise kemik ve eklem deformasyonlarına, hatta tüm omurga sisteminde ağrılara yol açıyor.

    Teşhis ve tedavi

    Medikal ayak bakımının ilk aşamasında podolog ayağınızı muayene ederek rahatsızlıklarınızı dinliyor. Günlük yaşantınız ve sağlık durumunuza dair sorular soruyor. Ayakkabı ve ayağınızın yapısını inceleyip aldığı yanıtlar ışığında size en uygun tedavi planını çıkarıyor. Uygulanan tedavi düzenli ayak bakımı ve ayak tırnağı bakımı ile desteklenerek sağlıklı ayaklara kavuşmanız sağlanıyor.

    Batık tırnak

    Yanlış tırnak kesimi, hatalı pedikür, dar ayakkabı ve çoraplar, gebelik dönemindeki ödem, fazla kilo, mantar enfeksiyonu ve travmaya bağlı deformasyon batık tırnak sorununa sebep oluyor. Böylesi durumlarda cerrahi işlem, tırnak yine aynı şekilde batarak uzayabileceğinden uzun vadeli bir çözüm sağlamıyor. Bunun yerine üç parçalı tel sistemi veya bant sistemi (ortoniksi) ile tırnağın şekli düzeltilerek daha kalıcı bir tedavi sunuluyor. Uygulanacak yöntem batığın durumuna göre belirleniyor. Tedavi ayak bakımı ve ayak tırnağı bakımı ile birlikte yürütülerek bütüncül anlamda estetik bir sonuca ulaşılıyor.

    Tırnak mantarı

    Tırnak mantarı kişinin hem fiziksel hem de görsel açıdan yaşam kalitesini bozan bulaşıcı bir hastalık. Bu enfeksiyona "dermatofit" adı verilen tek hücreli mantarlar neden oluyor. En sık rastlanılan ayak sağlığı problemi olan tırnak mantarı, genelde deride oluşan mantarın temas veya dolaşım yolu ile tırnağa bulaşmasıyla oluşuyor. Ayrıca çarpma sonucu tırnağın ezilmesi, zedelenmesi; çok dar, ince burunlu ayakkabılar ve tırnakların çok derin kesilmesi de tırnak mantarına zemin hazırlıyor. Tedaviye ve ayak tırnağı bakımına tırnak dokusunun temizlenmesi ve hastalık ajanlarının uzaklaştırılmasıyla başlanıyor. Bu uygulama, kullanılacak ilaçların etkisini daha hızlı göstermesini sağlıyor. Aylık periyotlarla uygulanan bu işlem, tırnağın sağlıklı bir yapıya kavuşmasını hızlandırıyor.

  • OZON TEDAVİSİ

    Bağışıklık Güçlendirici Doğal Doping

    Tüm dünyada yaklaşık 100 yıldır başarıyla uygulanan ozon tedavisi, bağışıklığımızı güçlendiren doğal, sağlıklı güvenli ve etkili bir tamamlayıcı tıp tedavisi. Son yıllarda gerek Avrupa'da gerekse ülkemizde çok popüler olan ozon terapi uygulamasında, atmosferde bulunan bir gaz olan ozon kullanılıyor. Ozonla temizlenen kan hücreleri; metabolizmanın gençleşmesini sağlayarak ve bağışıklık güçlendirici rol oynayarak vücudu, başta grip ve diğer virütik rahatsızlıklar olmak üzere tüm hastalıklardan koruyor.

    Ozon hem insan sağlığına herhangi bir yan etkisi bulunmadığı hem de antibakteriyel ve antioksidan özelliğe sahip olduğu için uzun yıllardır su ve gıda maddelerinin yanı sıra tıp alanında, ekipmanların dezenfekte edilmesinde de yaygın bir şekilde kullanılıyor.

    Ozon tedavisi nasıl yapılır?

    Peki bağışıklık güçlendirici, kan dolaşımını hızlandıran ve vücuttaki oksijen seviyesini yükselterek tüm dokuların yenilenmesini sağlayan ozon tedavisi nasıl yapılır? Ozon terapi uygulamasında vücuttan 100-150 cc (1 su bardağı) kan alınıyor. Alınan kanın içine ozon veriliyor. Kan ozonla mayalanıyor ve yeniden vücuda enjekte ediliyor. Tümüyle steril bir klinik ortamda gerçekleştirilmesi gereken, kan vermek kadar basit ve acısız olan bu işlem 15-20 dakikada tamamlanıyor.

    Ozon tedavisinin beklenen etkiyi göstermesi ve hedeflenen sonuçların alınabilmesi için her yıl, haftada iki kez olmak üzere 10 seanslık (5 haftalık) kür şeklinde uygulanması tavsiye ediliyor. Kandaki oksijen oranını %100'e kadar çıkarabilen (Soluduğumuz havada yaklaşık %21 oranında oksijen bulunuyor.) ozon terapi, etkisini 3. seanstan itibaren göstermeye başlıyor. Kana karışan ozon, kırmızı ve beyaz kan hücrelerini oluşturan maddelerle reaksiyona giriyor; kandaki oksijen miktarını artırıp dolaşımı düzenleyerek dokulara daha çok oksijen gitmesini sağlıyor. Bu etkileşim metabolizmayı hızlandırarak vücutta bağışıklık sistemini güçlendiren doğal bir doping etkisi yaratıyor. Sağlık açısından hiçbir yan etkisi bulunmayan ozon tedavisi faydaları bununla da sınırlı değil. Ozon gazı antibakteriyel ve antioksidan özelliğiyle vücuttaki virüs, bakteri, iltihap ve mantarları da yok ediyor. Böylece vücut bir yandan toksik madde, virüs ve bakterilerden arınırken öte yandan yüksek oksijenle kendini yenileyerek gençleşiyor.

    Ozon tedavisi faydaları nelerdir?

    Sağlıklı, güvenli ve oldukça doğal bir yöntem olması nedeniyle deri hastalıklarından enfeksiyon hastalıklarına kadar birçok durumda tamamlayıcı tedavi olarak kullanılan ve koruyucu hekimlik uygulamalarının başında gelen ozon terapi uygulamasının faydaları şöyle sıralanabilir:

    • Bağışıklık sistemini güçlendirir.

    • Metabolizma hızını artırır.

    • Anti-Aging etki sağlar.

    • Detox etkisi sağlar.

    • Kan dolaşımını hızlandırır.

    • Ağrı giderici etki yaratır.

    • Anti-Kansorejen etki

    • Yaşam kalitesini artırır.

    • Erkeklerde özellikle 40 yaşından sonra görülebilen cinsel performans azalmasına karşı etkindir. Ozon Terapi sonrası performansta ciddi bir artış gözlenir.

    • Kadınlarda hormonal dengeyi sağladığı için menopozu çok daha rahat atlatmalarına vesile olur.

    • Kan sulandırıcı etkisi nedeniyle kalp krizi riskini azaltır.

    • Stres kaynaklı şeker hastalığında faydalıdır.

    • Metabolizmayı hızlandırdığı için kilo verme konusunda destekleyici tedavidir.

    • GLUTATYON NEDİR

      Glutatyon insan vücudunda bulunan ve üç önemli aminoasitten (glutamat, sistein ve glisin) oluşan, antioksidan özelliğe sahip doğal bir enzim. Vücudumuzdaki zararlı kimyasal ve ağır metaller gibi toksik maddelerle savaşan glutatyon ayrıca hücrelerimizin enerji santralleri olan mitokondrilerin sağlıklı bir şekilde çalışması için de çok gerekli. Tüm bu özellikler bir yana glutatyon asıl gücünü vücuttaki antioksidanları aktif hale getirmesinden alıyor. Metabolizmamızdaki toksik, kanserojen maddeleri hücrelerimize ve DNA'mıza zarar vermeden ortadan kaldırıp sağlıklı hücrelere dönüştürerek vücudumuzu başta kanser olmak üzere pek çok hastalıktan koruyor.

      Sağlıklı bir insanın vücudunda yaklaşık 10 gram glutatyon bulunuyor. Gıdalardan alabileceğimiz glutatyon miktarı ise günlük en fazla 100-150 miligram. Bu miktar modern yaşamın getirilerinden olan sağlıksız yaşam koşulları ve kötü beslenme, şehir hayatında maruz kaldığımız toksik maddeler ve soluduğumuz kimyasallar nedeniyle azalıp yetersiz seviyelere düşebiliyor. Ayrıca yüksek kan şekeri, aşırı alkol tüketimi, obezite ve yaşlanma da "vücudumuzun temizlik görevlileri" veya "bağışıklık sistemimizin orkestra şefi" olarak tanımlayabileceğimiz glutatyonun azalmasına sebep oluyor. Glutatyon seviyesi özellikle 30'lu yaşlardan itibaren azalmaya, vücudumuzdaki detoks işlevleri azalmaya ve bağışıklık sistemimiz zayıflamaya başlıyor. Bu ise vücudumuzun, aslında en çok ihtiyaç duyduğu yaşlanma döneminde savunmasız kalmasına yol açıyor. Glutatyon eksikliği vücutta zamanla kalp ve tansiyon hastalıkları, romatizmal rahatsızlıklar, görme sorunları ve cilt problemlerine neden oluyor. İşte bu noktada glutatyon nedir sorusu kadar glutatyon serumu nedir ve glutatyon C terapisi nasıl yapılır sorusu da gündeme geliyor.

      Glutatyon C terapisi nasıl yapılır?

      Sağlıklı ve zinde olmak, hastalıkları önlemek ve yaşlanma etkilerini en aza indirmek için bağışıklık sistemimizi güçlü tutmamız, dolayısıyla bu sistemi güçlendiren terapileri hayatımızın bir parçası haline getirmemiz gerektiği bir gerçek. İşte glutatyon C terapisi, vücudumuzun bağışıklık sistemini yöneten glutatyon enzimi ile metabolizmamızı hastalıklara karşı koruyan ve hücre yenilenmesini destekleyen en önemli antioksidanlardan olan C vitaminiyle oluşturulmuş olan kombine; şifa ve güç dolu bir tamamlayıcı tıp tedavisi. Vücuda damardan C vitamini yüklemesi, uzun yıllardan bu yana tüm dünyada güvenle uygulanan bir yöntem. Bu uygulamanın glutatyonla birleştirilmesi ise C vitamininin etkisini çok daha güçlü bir biçimde göstermesini sağlıyor.

      Klinik ortamda, doktor gözetiminde gerçekleştirilmesi gereken terapide; glutatyon ve C vitamini vücuda serum içinde, damardan direkt olarak veriliyor. Tamamen acısız olan işlem 15-20 dakika sürüyor. Oldukça kısa bir sürede gerçekleştirilen C vitamini ve glutatyon serumu uygulamasında kişiler, günlük hayattan kopmadan hayatına kesintisiz olarak devam ediyor. Hedeflenen sonucun kaç seansta alınabileceği, tedavi öncesi yapılan konsültasyonla belirleniyor. Glutatyon serumu ve C vitamini takviyesinin kaç seans yapılacağı kişinin yaşına, vücut yapısına ve sağlık sorununa göre değişkenlik gösteriyor. Genellikle 4-12 seansta istenen sonuçlar alınıyor. Glutatyon C terapisinin herhangi bir sağlık sorunu olmayanlara her yıl, haftada bir kez olmak üzere 5 seanslık (5 haftalık) kür şeklinde uygulanması tavsiye ediliyor.

      Glutatyon C terapisinin faydaları

      Tüm dünyada, tamamlayıcı tıp alanında yaygın olarak kullanılan ve koruyucu hekimlik uygulamalarının başında gelen glutatyon C terapisinin faydaları:

      • Bağışıklığı güçlendirdiği için başta enfeksiyon (soğuk algınlığı, grip, covid-19 gibi) olmak üzere pek çok hastalığa karşı güçlü bir koruma sağlar.

      • Vücudu toksik maddelerden temizlediği ve hücre yenilenmesini artırdığı için kronik yorgunluğu alarak zindelik verir.

      • Kandaki nikotini temizleyerek sigaranın yan etkilerini azaltır.

      • Dolaşım sistemi hastalıklarının tedavisinde etkindir.

      • Nefesi açarak solunum yolu hastalıklarının tedavisini destekler.

      • Başta sedef olmak üzere cilt hastalıklarının tedavisinde yardımcıdır.

      • Antioksidan özelliği sayesinde tümör oluşumuna ve kansere karşı koruma sağlar.

      • Yenilenmesini destekleyerek karaciğer hastalıklarının tedavisinde etkin rol oynar.

      • İnsülin direncinin, dolayısıyla şeker hastalığının tedavisini destekleyici bir uygulamadır.

      • Kadın ve erkek fertilizasyonunda (döllenme) etkindir.

      • Parkinson hastalığının belirtilerini gözle görülür biçimde azaltır.

      • Detoks ve anti-aging özelliğiyle metabolizmayı gençleştirir.

      • İnflamasyonu yok ederek kas ve eklemleri güçlendirir; romatizmal hastalıkların tedavisini destekler.

      • Metabolizmayı hızlandırdığı için obezite tedavisini destekler, kilo vermeye yardımcı olur.

      • Alerjenlere karşı tedavide destekleyici bir uygulamadır.

      • Hücre yenilenmesini hızlandırarak cilt tonunu dengeler. Cildin daha aydınlık ve genç görünmesini sağlar.

      • Myers Kokteyli (Enerji Serumu)

        Myers Kokteyli Nedir?

        İntravenöz vitamin terapisi olarak da bilinen Myers Kokteyli (Enerji Serumu) kronik yorgunluk, fibromiyalji, depresyon, anjin, kas spazmı, akut astım atakları, migren gibi rahatsızlıkların tedavisi için kullanılan bir vitamin terapisi olarak tanımlanır. Genel sağlık fonksiyonlarını iyileştirmek amacıyla kullanılan bir tamamlayıcı tedavi olarak bilinir.

        Myers kokteyli, medikal tedavilere destek arayan, yoğun ve stresli bir tempoda çalışan veya yeterli vitamin alamayan bireyler için etkili bir tedavidir. Kokteyl, vücudun sağlıklı bir şekilde işlemesi ve fonksiyonlarını yerine getirebilmesi için gerekli olan vitamin ve mineralleri içerir. Üstelik bu serum, damar yoluyla verilmesi nedeniyle oral takviyelerden daha fazla etki sağlar. Yaşam kalitesini artıran ve iyi hissetmeyi destekleyen Myers kokteyli, birçok hastalığa karşı da önlem olarak düşünülebilir.

        Myers Kokteyli Terapisi Nasıl Yapılır?

        Myers vitamin kokteyli terapisi, vücudun ihtiyaçlarına göre hazırlanan bir karışımdır. Bu karışım, vitamin, mineral ve antioksidanların doğrudan damar yoluyla vücuda verilmesini sağlar. Sindirim sistemi atlanarak doğrudan kana karışan bileşenler, vücudu dinçleştirme konusunda oldukça etkilidir. Bunun nedeni, intravenöz olarak verilen vitamin ve minerallerin hücrelere hızla dağılmasıdır. Araştırmalar, ağız yoluyla alınan besinlerin sadece %10 ila %25'inin emildiğini ancak damar yoluyla verilen maddelerin neredeyse tamamının hücrelere ulaştığını göstermektedir. Myers kokteyli, bir serum gibi damardan verilir ve yaklaşık bir saat içinde tamamlanır. Dört hafta boyunca dört seans şeklinde uygulandığında, enerji seviyesinin artması, daha aktif ve dinamik bir ruh haline ulaşılması gibi sonuçlar gözlemlenir. İdame tedavisi olarak, ihtiyaç duyulan terapi aylık bir kere tekrar edilebilir. Hızlı sonuç almak isteyen kişiler, gün aşırı ve sağlık durumları değerlendirilerek 8 gün içinde tamamlanabilecek şekilde uygulama yaptırabilirler.

        Myers Kokteyli Faydaları Nelerdir?

        Gözlemler, düzenli Myers kokteyli terapisi alan kişilerin kaygı bozukluklarının kontrol altına alındığını, tansiyonun düzenlendiğini, şeker dengesinin yerine geldiğini ve migren ataklarının azaldığını gösterir. Her bir bileşenin enerji ve bağışıklığı artırmak amacıyla titiz bir şekilde formüle edildiği Myers kokteyli içeriğinin vücuda sunabileceği faydalar saymakla bitmez. Özellikle kaygı bozukluğu nasıl giderilir sorusunun en etkili cevaplarından biri de Myers kokteylidir. Myers kokteyl faydaları arasında en çok bilinenler ise şöyledir:

        • Bağışıklık sistemini güçlendirme

        • Soğuk algınlığı ve grip gibi hastalıklardan korunma

        • Enfeksiyonlarla mücadele direnci kazandırma

        • Fibromiyalji semptomlarını hafifletme

        • Sindirim sorunlarını çözme

        • Kemik sağlığını destekleme

        • Kas spazmlarını azaltma

        • Astım ve alerji tedavilerine katkıda bulunma

        • Migren ağrılarını hafifletme

        • Hormonal dengesizlikleri düzeltme

        • Zihinsel odaklanmayı arttırma

        • Felçli hastaların tedavisi ve rehabilitasyonunda yardımcı olma

        • Depresyon ve anksiyete semptomlarını iyileştirme

        • Kronik yorgunluk ve uykusuzluğa karşı mücadele etme

        • Vücuda canlılık ve zindelik katma

        • Kalp yetmezliğinin önlenmesine yardımcı olma

        • Kardiyovasküler hastalıkların tedavisini destekleme